İnsan tarihi boyunca etrafını gözlemleyip, etkilenen ve taklit eden bir yapıda olmuştur. Doğa insana harika bir ilham kaynağı olmuştur. Yusufçuktan helikoptere, böceklerden robotlara, balıklardan gemi tasarımlarına... liste uzatılabilir. Bu icatlar mekanik aklın ve mekanik kasların birleşimiyle ortaya çıkmışlardır. Belirli bir amaca yönelik üretilirler ve sınırlı yetenekleri vardır.
Her şeyden ilham aldık ve yaptık. Peki zekamız bu kadar mı, yalnızca bunları yapacak kadar mı hayal gücümüz var? İşte bu sorulara cevap bulma serüvenimizi değiştirecek kritik nokta: yapay zeka.
"Makineler düşünebilir mi?" bu soru 1943'te Alan Mathison Turing adında ünlü bir matematikçi tarafından ortaya atılmıştır ve insanı diğer canlılardan ayıran zeka ya da düşünebilme yetisi taklit edilmeye başlanmıştır.
Yukarıda birkaç pozunu gördüğümüz robotumuzun ismi Baxter.
Genel kullanım için üretilmiş bir robottur ve kollarının ulaşabileceği her işi rahatlıkla bilinçli bir şekilde yapabilir. Dış dünyayı rahatlıkla algılar ve bir işi izleyerek öğrenebilir. Burası çok önemlidir çünkü görme, algılama ve öğrenme gibi özellikler bir robot üzerinde ilk defa bir arada görülmüştür. Baxter sensörleri sayesinde dış dünyaya adapte olabilir. Sensörler Baxter'ı takım çalışmasına uygun hale getirir. İnsan ve Baxter işbirliği içinde çalışırken sensörleri insan vücudunu algılar ve kuvveti ona göre değiştirir; yani gayet güvenilirdir.
Baxter gördüğünüz gibi temel seviyede ama sağlam temelleri olan bir robot. Şu an insan beyni karşısında çok yetersiz lakin Baxter yapay zeka çalışmalarında gelinen önemli bir noktadır.
Yapay zeka çalışmaları ivmeli bir şekilde gelişiyor ve yayılıyor. İleride nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz ama belki de yeni nesil Baxterlar tahmin edebilir.