Merhaba arkadaşlar. Bu ay tek bir oyun yerine Türk oyun sektörünü incelemeyi tercih ettik. Şimdiye kadar bu alanda nasıl ilerlemelerin kaydedildiğini, kimlerin ne kadar başarılı olduğunu ve sektörün ilerlemesi için nelerin yapılması gerektiği gibi konuları ele alacağım.

Öncelikli olarak söylemek istediğim iki şey var: birincisi Türkiye'de oyun sektörü diye bir oluşumun varlığından söz edebilmemiz henüz mümkün değil, ikincisi de Crysis bir Türk oyunu değildir! Crysis'in Türk sayılmasının sebebi yapımcı firma Crytek'in kurucularının Türk olması ve oyunun Türkçe dil desteği ile piyasaya sürülmesidir. Evet, şirketin birkaç çalışanı Türk olabilir; ancak aynı zamanda Türkiye haricinde 35 farklı ülkenin çalışanını da bünyesinde barındırıyor Crytek. Bu durumda da takdir edersiniz ki oyuna Türk yapımı demek biraz saçma oluyor. İlk söylediğim maddeye gelirsek..Türkiye'de bu konuda son zamanlarda bir hareketlenme olduğu doğru. Birkaç oldukça başarılı örnek bile mevcut; ancak ortada bir sektör olduğunu söylemek için henüz çok erken.

Oyun dünyası ile biraz ilgiliyseniz At ve Kılıç'ı (Mount&Blade) muhakkak duymuşsunuzdur. Onun haricinde son yıllarda çıkan Kabus22, İstanbul: Kıyamet Vakti gibi oldukça güzel oyunlar var. Tabii Türkiye'de oyun yapımı bu oyunlarla başlamadığı gibi bütün oyunlar bunlardan ibaret de değil. Hatta birazdan bahsedeceğim oyunlarla da bitmiyor, daha nice amatör yapım oyun var. Ayrıca cep telefonları ve taşınabilir platformlar için yapılan oyunları da hesaba katarsak listemiz bir hayli kabarıyor.

Türk oyun piyasası için bir Big Bang tarihi vermek gerekirse sanırım bu tarih 1989 olmalı. O yıl Byte Bilgisayar adlı şirket Commodore 64 için Keloğlan isminde bir oyun çıkardı. O zamanlarda yaygın olan "metin tabanlı macera" türüne giren oyunda amacınız bilgisayara komutlar girerek Keloğlan'ı yönlendirmek ve prensesi kurtarmaktı. Yer yer esprili anlatımı ile birçok kişi tarafından beğenildi. Zamanına göre oldukça güzel ve başarılı bir oyundu (ben oynarken hala eğleniyorum).

Daha sonra Digital Dreams Art isimli firma Hançer adında bir oyun geliştirdi. Bu sıra tabanlı strateji (sıra tabanlı strateji türünün en ünlü örneği Civilization serisidir) oyunu, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurtuluşunu konu alıyordu ve gerçek harita üzerinden oynanıyordu. Fazla başarılı olamamasının sebebi sanırım o yıllarda Türkiye'de oyunculuk kavramının pek gelişmemiş olmasıydı.

Ardından SiliconWorx geldi. Bu firmanın en büyük farkı iki tane oldukça başarılı oyun çıkarmış olması ve nostalji yaşamak isteyen, ülkesinin oyun tarihini bilmeyen gençlere ve genç kalanlara hala yılmadan yol göstermeye devam etmeleridir. Sitesine girip biraz sonra bahsedeceğim Umut Tarlaları ve İstanbul Efsaneleri: Lale Savaşçıları oyunlarını gönül rahatlığı ile indirebilirsiniz. SiliconWorx ilk olarak 1993'te Amiga için Umut Tarlaları'nı yaparak oyun dünyasına adım attı. Umut Tarlaları hala oynanabilecek kadar güzel (tamam eski oyun hastasıyım, kabul ediyorum) bir çiftlik simülasyonudur. En az SimCity kadar zevkli olan bu oyunu hala oynayanlar var. Aranızdan denemek isteyenleri şöyle alalım. Bu başarılarından sonra bir de 1994 yılında İstanbul Efsaneleri: Lale Savaşçıları'nı geliştirip piyasaya sürdüler. İstanbul Efsaneleri de kendisine hatırı sayılır büyüklükte bir hayran kitlesi toplamayı başardı. SiliconWorx hayranlarını üzmemek adına daha sonraki yıllarda oyunu PC'ye taşıdı. Rol yapma(RPG) türündeki oyun gayet esprili bir dille anlatılan trajikomik bir hikayeye sahipti. Şahsen en çok sevdiğim özelliği öğrenci, öğretmen, insan, maganda, memur, lavuk gibi karakter sınıflarının bulunmasıydı. Siz de bu macerayı yaşamak isterseniz şu adrese girebilirsiniz. SiliconWorx her iki oyunun da devamını planlamış, yapımına başlamış, ancak ikisini de askıya almıştı. Kim bilir, belki gün gelir de bize hoş bir sürpriz yapıp projelerini tamamlarlar.

İstanbul Efsaneleri'nden iki yıl sonra çocuk eğitim uygulamaları geliştiren Cartoon Animasyon ve Multimedya Stüdyoları. Detektif Fırtına adlı bir macera oyunu geliştirdi. Konusundan kısaca şöyle bahsedebiliriz: Detektif Fırtına kötü profesör Abaküs'ü hapse atmıştır. Her kötü adam gibi Abaküs de intikam yemini eder ve bir gün hapisten kaçıp belediye başkanının kızını kaçırır. Biz de Detektif Fırtına olarak kötü profesörün peşine düşeriz. Ne yazık ki bu güzel macera oyunu öncüleri kadar ilgi göremedi.

Daha sonra Cartoon Animasyon ve Multimedya gibi eğitim uygulamaları yapan Sebit de bir macera oyunu yapmaya karar verdi. Piri Keşif Gemisi adlı oyun ilk olarak 1997'de Amerika'da, bir yıl kadar sonra da Türkiye'de piyasaya çıktı. Yaşlı bir kaptanın, Piri Reis'in sırrını keşfetme teklifi üzerine oyun başlar. Türkiye'nin kültürünü tanıtma açısından gayet güzel bir projeydi. Ayrıca günümüzde bile hoş görünen grafiklere sahipti.

Cartoon'un bir sonraki oyunu Gerçeğin Ötesinde oldu. Piri Keşif Gemisi gibi bu oyun da yurt dışında piyasaya sürüldü; ancak pek başarılı olamadı. Gerçek oyuncularla, film çeker gibi çekilerek yapılan oyun daha çok interaktif film tadındaydı. Oyunun en çok beğenilen kısmı müzikleri oldu. Bu başarısızlığın ardından Cartoon Animasyon ve Multimedya bir daha oyun yapımına bulaşmadı.

Birçok Türk oyun firması PC'ye yoğunlaşmışken oldukça tecrübeli olan yapımcı Mevlüt Dinç 2002'de Game Boy Advance için bir dövüş oyunu yaptı. Dünya genelinde on üzerinden altı buçuk – yedi gibi bir not ortalaması tutturan oyun kılıç dövüşleri ile benzerlerinden ayrılıyordu. Dual Blades bir konsola çıkan son Türk yapımı oyun oldu. Eğer bir Game Boy Advance'iniz varsa yabancı sitelerden oyunu almanız mümkün.

Şimdiye kadarki oyunlar (ve bundan sonrakiler de tabii) hep çeşitli ekipler tarafından yapılmıştı; ancak Lanetin Hikayesi 2003 yılında baştan sona İdris Çelik adında 22 yaşındaki bir genç tarafından yazıldı, çizildi. Survival horror türünde bir oyundu. Aranızda bilmeyen varsa Resident Evil (4 ve 5 hariç) ve Silent Hill serisi bu türe giriyor. Zaten İdris Çelik bir Resident Evil hayranı olduğundan bu türü benimsemiş ve ortaya benzer bir oyun çıkarmıştır. Konusu çok orijinal değildi: devlet adına çalışıp gizli deneyler yapan ve biyolojik silahlar üreten bir bilim adamı için öldürme emri çıkıyor. Bunu öğrenen çılgın profesörümüz bütün silahlarını salıveriyor. Biz de olayı araştırmak için bu adamın çalıştığı üsse sızan ve kendisini yaratıklar arasında bulan bir gazeteciyi canlandırıyoruz. Zamanında pek ses getirmemiş olsa da şimdi KonserVE (kendisine daha sonra değineceğim) ile birlikte satılıyor, üstelik grafikleri yenilenmiş halde! Oyunu satın almak istemiyorsanız bile demosuna bir şans tanıyın derim.

Evet arkadaşlar, gördüğünüz gibi 2005 yılına kadar "oyun piyasası" denilecek bir şey henüz oluşmamıştı. Zaten ne olduysa 2005'ten sonra oldu diyebilirim. Pusu ile yeni bir dönem başladı Türkiye'de oyun yapımı bir üst seviyeye çıktı. Neyse, bu aylık bu kadar tarih bilgisi yeter. Bir sonraki ay 2005'ten günümüze kadar piyasaya çıkmış olan, nispeten daha güncel Türk oyunlarına değineceğiz. Şimdilik kendinize iyi bakın.