– “Neler yaptığını biliyorum.. Neden uyuyamadığını, neden yalnız yaşadığını ve neden geceler boyunca sadece bilgisayar başında vakit geçirdiğini..Onu arıyorsun.. Biliyorum çünkü bir zamanlar ben de onu arıyordum. Ve o beni bulduğunda, benim aslında onu aramadığımı söyledi. Bir cevap arıyordum ben. Hepimizi harekete geçiren soru bu, Neo. Seni buraya getiren soru bu. Sorunun ne olduğunu biliyorsun, tıpkı benim gibi. ” – “Matrix nedir?” – “Cevap buralarda bir yerlerde, Neo, ve seni arıyor.. eğer istersen seni bulacaktır..”

1999 yılında Wachowski kardeşler Matrix üçlemesinin ilk filmi olan “Matrix”i yarattıklarında, herkesin kafasını kurcalayan bir soru bırakmışlardı boşluğa: “Matrix nedir?” Filmin 460,379,930 $'lık kazanç elde etmesindeki en büyük etken kafalarda bıraktığı bu soru muydu, yoksa herkes içten içe filmde bahsedildiği gibi Matrix'in ne olduğunu anlamak için kendi gözleriyle görmesi gerektiğini mi düşünüyordu bilinmez ama bir şeyin hayatlarımızda ne denli yer kapladığını gözler önüne serdi: “Bilgisayar”.

Peki gerçekten neydi bu Matrix? Matematik dersinde öğrendiğimiz dikdörtgen bir sayılar tablosundan farkı neydi? Lineer transformasyonlarda çarpanların takibi ve iki parametreye bağlı verilerin kaydedilmesi amacıyla kullanılan matrixlerin içinde mi yaşıyoruz? Yoksa Morpheus'un dediği gibi “Matrix bir sistemdir, heryerdir, etrafımızdaki herşeydir. Şimdi bile, bu odada, pencerenden dışarı baktığında ya da televizyonunu açtığında görebilirsin onu. İşe gittiğinde, ya da kiliseye gittiğinde.. borçlarını öderken bile.. hissedebilirsin onu. Gerçekleri görmeni engelleyen bir dünyadır, matrix.” Film genel olarak büyük bir yazılım firmasında bilgisayar programcısı olarak çalışan Thomas Anderson'un “Neo” takma adıyla hackerlık yapması ve bu esnada Morpheus ile tanışarak içinde yaşadığı dünyanın aslında sadece sanal bir dünya, Matrix burada beyinlerimize dalış yapıyor, olduğunu keşfetmesi ve Neo'nun bu ana yapıyı kırıp tüm insanları sanal dünyadan ve dolayısıyla tüm makinelerden kurtarması üzerine kuruludur. Filmdeki hemen hemen her ayrıntının bilgisayar dünyası ile birebir eşleşiyor olması muhakkak garip bir tesadüf olmaktan oldukça uzaktır. Bu yazımda sizlere Matrix üçlemesinin bilgisayar dünyası ile olan ilişkisini açıklamaya çalışacağım.

Beraberinde getirdiği bir çok yeni soruyla birlikte, filmde Matrix adı altında bizlere açıklanmak istenen yapının aslında bir veritabanı ve bu sistemin içinde yaşayan insanların ise, her ne kadar bunun farkında olmasalar da, bilgisayar programları olduğunu belirterek bu ilişkiyi açıklamaya başlayabilirim. Bu sanal gerçeklikteki tüm insanlar her ne kadar 20. yy'ın sonunda yaşadıklarını sanıyor olsalar da, bu da adı üstünde sanal başka bir gerçektir çünkü asıl programların, yani makinelerden sonra hayatta kalan asıl insanların yaşadığı zaman 2199 yılıdır. Bu süreç filmde 2010 – 2060 yılları arasında insanların işçi ve köle olarak kullanmak üzere yepyeni bir teknolojiyi geliştirirerek insanımsı robotları üretmesiyle başlar. Bu teknoloji tahmin ettiğiniz gibi “Yapay Zeka”dan başkası değildir. Yapay zeka temel olarak, insanın düşünme yöntemlerini analiz ederek, bunların benzeri yapay yönergeleri geliştirmeye çalışmak olarak adlandırılabilir. Yapay zeka kavramı filmin tüm ana yapısını oluşturan bir iskelet gibi filmin her karesinde karşımıza çıkmaktadır. Nitekim daha sonra ayrıntılı olarak açıklayacağım “Mimar” karakteri, filmdeki tüm Matrix'i, yani tüm sanal gerçekliği yaratan yapay zeka programı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapay zeka tanımını ilk olarak “Makineler düşünebilir mi?” sorusuyla ortaya atan ve büyük tartışmalara sebebiyet veren Alan Turing'dir. Nazi'lerin Enigma makinesinin şifre algoritmasını çözmeye çalışan matematikçilerden birisi olan Alan Turing; modern bilgisayarların atası olarak sayılan ve programlama mantıkları insan zekasından ilham alınarak elde edilmiş bilgisayarları bu şifre çözme çalışmalarında kullanarak makine zekasının temellerini atmıştır. 1950'li yıllarda ilk yapay sinir ağlarının üretilmesinden sonra Sembolik Yapay Zeka ve Sibernetik Yapay Zeka adı altında iki farklı yeni yaklaşım ortaya çıkmıştır. Gelecekte bu yaklaşımlar kullanılarak üretilmiş yapay bir beyin ve yapay bir bilinç sistemi ile harmanlanmış insan aklına benzetilen esnek ve duyguları olan bir irade ve dahası bilgi birikimi ile rasyonel bir karışım, elbette insan zekasına alternatif olacaktır. Zira filmde 2075 yılında geliştirilen yapay zeka programlarının, onları üreten insanlara karşı çıktığı belirtiliyor. 2077 yılında patlak veren ilk olay ise insan üretimi bir robotun iki insanı öldürmesiyle, dolayısıyla yapay zekaya karşı müthiş bir öfke ile o tip tüm robotların yok edilmesine dayanır. Çünkü ortaya çıkan bu öfke patlaması aslında yapay zekanın o zamana kadar açıkça farkedilmeyen gücüne dayanmaktadır. İnsanların, bir insanın hepsi aynı anda paralel olarak çalışan 100 nöron bağlantısının toplam hesap gücüne ulaşan bilgisayar üretmeleri bir faciaya yol açmıştır. Filmde de 2080 – 2095 yılları arasında makinelere karşı başlatılan bu isyan sebebiyle, onların insanlardan kaçarak kendi şehirlerini kurmaları, üstün nitelikli bilgisayarlar ve silahlarla bu şehirleri geliştirmeye devam etmeleri ve makinelerin işgücünden yoksun kalan insanların da ekonomilerinin çökmeye başladığı anlatılır. 2096 – 2099 yılları arasında insanlar ile makineler arasındaki savaş gitgide büyür. Hatta Morpheus'un Neo'ya Matrix'in ne olduğunu anlatmaya çalıştığı ya da bir bakıma biz izleyicilerin kafasını daha çok karıştırdığı sahnelerde, “şu anki dünya burası” diyerek gösterdiği dünyada güneş ışığı bile yotkur. Sebebi ise 2098 yılında insanların robotları durdurmanın tek yolu olarak gördükleri enerji kaynağı olan güneşi patlatmaları ve atmosferi yok etmeleridir. 2100 yılında ise makineler tarafından, sağ kalan insanlardaki biyoenerjiyi kendilerine kaynak olarak kullanmak ve bu “pil insan”ları yaşatabilmek için 1999 yılındaki dünyayı taklit eden bir matrix yaratıldı.

Bu sanal gerçek dünyayı yaratan makine yine bir yapay zeka programı olan mimardır. “Yaratılan ilk matrix insanlar için fazlasıyla mükemmel olması sebebiyle başarılı olamamıştır çünkü insanlar tamamiyle mükemmel bir dünyada yaşamaya alışkın değillerdir” düşüncesiyle mimarın yarattığı ilk matrix başarılı olmamıştır. Dolayısıyla yaratılan ikinci matrix Kahin'in, mimardan sonra filmdeki diğer önemli karakter, önerisiyle insanların bilinçsiz bir seçimle kabul ettiği bir yer olarak yaratılmıştır ve kahin de insanlara matrixe karşı iradelerini kullanmaları yönünde rehberlik etmektedir. “Sanal gerçeklik (simulated reality)” olarak adlandırılan bu durum, gerçeğin bilgisayar simülasyonu ile taklit edilebileceğinden bahseder. Öyle ki bilgisayar simülasyonu ya da bilgisayar modeli de belli bir sistemin soyut modelini simule etmeye yarayan bilgisayar programına verilen addır. Bilgisayar simülasyonları; fizik, astrofizik, kimya, biyoloji gibi sayısal ya da ekonomi, psikoloji gibi sosyal bilimler içinde bir çok doğal sistemin matematiksel olarak modellenmesine olanak tanırlar. Yani yapay zeka programı olan mimarın yarattığı matrix gerçeğin bir modeli olan bilgisayar simülasyonundan başka bir şey değildir. Yaratılan taklit edilmiş sanal bir gerçekliktir ve bu düşünce “Prensipte olsa bile bu gerçeklik mümkün müdür?”, “Sanal gerçeklik ile gerçeklik arasında herhangi bir fark var mıdır?” ya da “Sanal bir dünyada yaşıyor olduğumuzu bilseydik nasıl davranmamız gerekirdi?” gibi soruları da beraberinde getirmektedir. Filmde Morpheus'un Neo ile kung­fu yaptığı sahnelerde birbirine karıştırılarak simüle edilmiş gerçeklik (intermingled type of simulation) içeren bir program içerisinde olduğunu görmekteyiz. Zira;

Morpheus: “Seni nasıl yendim?”
Neo: “Sen.. Sen çok hızlısın.”
Morpheus: “Benim daha güçlü ya da daha hızlı olmamın kaslarımla herhangi bir alakası  olduğuna inanıyo musun?
Şu an soluduğun şeyin hava olduğunu mu düşünüyosun?”

diyalogundan anlaşılacağı gibi Morpheus ve Neo'nun bir bilgisayar programı içinde olduklarını ve aslında bilgisayar oyunu gibi karakterlere ne kadar yetenek yüklenirse onları yapabildiklerine şahit oluyoruz.

Filmdeki diğer önemli karakterin Kahin olduğunu biliyoruz. İnsan zihnini araştırmaya yönelik tasarlanmış bu bilgisayar programı, sahip oluduğu öngörü özelliğini insanlara matrixle savaşabilmeleri için tavsiyede bulunmaktadır. Kahin de mimar gibi bir bilgisayar programı olduğu için sahip olduğu öngörü yeteneği, herhangi bir bilgi birikiminden değil hesaplamadan ileri gelmektedir. Mimarın amacının matrixin programını oluşturan asıl matematiksel denklemlere denge getirmek olduğunu söyleyen kahinin, bu sanal gerçeklik içerisinde mimarın karşıtı olduğunu söyleyebiliriz. Zıt güçlerin birbirini denglemesi şeklinde ifade edilen Yin ve Yang ilişkisini, hata yapabilen insan faktörü ve makinelerin mantığı şeklinde kahin ve mimarda görmekteyiz. Kahin, kehanete göre matrixten çıkan insanlara rehberlik ederken, bu kehanetleri tamamlamak için “seçilmiş kişi”yi yaratan mimar olmuştur. Öyleki 3 filmde de seçilmiş kişi olarak adlandırılan, Morpheus'un uzun arayışları sonucu bulduğu “Neo”, filmin en önemli karakteri ve Trinity'nin biricik aşkı, matrixe karşı olağanüstü güçleri olmasını sağlayan matrixin kaynak kodunu taşıması yanında, kehaneti doğrulayacak yegane derin insancıl güçler içeren bir bilgisayar programıdır. Temel program olarak da bilinen bu kaynak kod sayesinde matrix adı verilen bu sanal gerçeklik içinde özgürce hareket edebilmektedir. Bu bilgisayar dünyasındaki “sistem yöneticisi (system administrator)” kavramıyla birebir eşlenmektedir. Şöyleki; sistem yöneticisi, bir bilgisayar sistemi ya da networkun çalışması ve kontrol edilmesi için görevlendirilmiş kişidir. Üçlemenin sonunda karşımıza çıkan kahramanımız Neo'nun kehanete göre seçebileceği iki seçenek vardır ve matrixin geleceği bu seçeneklere bağlıdır. İlki, Neo makinelerle işbirliği yapmayı kabul edip, kaynağa dönmeyi seçerse, matrix kaynak kodu programa tekrar eklenecek, çünkü matrix kaynak kodu aslında Neo'dur, ve sistem yeniden başlatılacaktır. (reboot) Ya da makinelere karşı gelmeyi seçerse, bu matrixin içindeki tüm yaşayanları öldürerek çökmesine ve Zion'un kaçınılmaz son ile yok edilip insanlığın sonunun gelmesine sebebiyet verecektir. Neyseki kahramanımız makinelere karşı gelmeyip kaynak kodu matrixe vererek, matrixin aynı döngüsünde kalmasına olanak tanımış ve insanlığın ömrünü uzatmıştır.

Son olarak; seride geçen diğer program ve makinelere göz atacak olursak hepsinin yapay zeka üretimi diğer programlar olduğunu görürüz. Seride “Ajan”lar matrix içindeki anti­virüs programları olarak adlandırılırlar. Amaçları; matrixin fonksiyonunu ve sürekliliğini tehdit eden tüm varlıkları, sürgün edilmiş programlar gibi (exiled programs), yok etmektir. Bu ajanlardan Smith, Neo'nun ilk filmin sonunda yok etmesiyle, silinmek üzere kaynağa dönmesi gerekirken, sürgün edilmiş program haline gelip tüm matrixte karmaşa yaratmıştır. Aynen bir bilgisayar virüsü gibi diğer tüm programlar üzerinden kendini kopyalayarak güç kazanan Smith, sistemin denklemi dengelemek için girişimi olmuştur. Bir başka deyişle, Neo'nun negatifi (zıt) haline gelmiştir. Bu anti­virüsler sistemi daha iyi koruyabilmek için daha sonra geliştirilmişlerdir. (upgrade). Tıpkı ajanlar gibi mimar, merovingian (fransız adam), kahin ve rama kandra (aşk hakkında konuşan adam) da bilgisayar programlarıdırlar. Bunun yanısıra, anahtarcı (the keymaker), persephone (fransızın karısı), seraph ve ikizler (twin) sürgün edilmiş programlardır. Ziondaki son insanlığı tehdit eden diğer kavramlar ise makinelerdir ve bunlar deus ex machina (serinin sonunda gözüken ve Neo ile konuşan makine) ve sentinellerden (tek bir amaç için üretilmiş öldürme makineleri: ara ve yok et) oluşur.

Ve yazımı serinin son diyalogu ile bitirmek istiyorum, e­bergiyle kalın..

Deus Ex Machina: And if you fail? (Ya başarısız olursan?)
Neo: I won't. (Olmayacağım.)

Kaynaklar: