Merhaba Sevgili e-Bergi okurları, bugün size yepyeni bir uygulama olan Idressin'den bahsedeceğim. Idressin basit bir tanımla giyim ve moda takibi için bir sosyal ağ. Ama neden bu uygulamayı seçtiğimi de anlatmak istiyorum. Bu uygulama fikri öncelikle “Ya bu neden benim aklıma gelmedi?” denecek türden bir uygulama. Artık sosyal ağlar günlük hayatımızla o kadar iç içe ki ne giydiğimizi, giydiğimiz beğendiğimiz kreasyonları neden bu yolla paylaşmayalım. Bu uygulamanın herkes için çok ilgi çekici olan tarafı ise sıfırdan bir fikrin önce okulda bir proje olarak başlayıp kararlı bir şekilde geliştirilmesinin ve başarılı olmasının hikayesi. Bu nedenle yazımı ikiye ayırdım. Önce bu uygulama bize ne gibi özellikler sunuyor, ikinci kısımda ise kuruculardan Murat Aydos ile yaptığım bir röportaj.
Idressin kıyafetlerinizi organize etmeniz için size 4 farklı gardrop sunuyor. Bunlar yaz, kış, bahar ve her mevsim gardropları. Bunun dışında siz de istediğiniz gardropları ekleyebilir ve kıyafetlerinizi istediğiniz gibi organize edebilirsiniz. Kıyafet ekleme konusunda da fazlaca rahatlık sağlayan idressinde isterseniz kendi giysilerinizin fotoğraflarını çekip yükleyebilir, isterseniz markalardan kıyafet seçip onları ekleyebilirsiniz, isterseniz ise bir web adresi verip adresteki kıyafeti gardrobunuza ekleyebilirsiniz. Gardroplarınıza eklediğiniz kıyafetlerle ise kreasyonlar yaratabilir arkadaşlarınızın yarattığı kreasyonları görebilir, hatta almaya karar vermeden önce almak istediğiniz ürünün diğer kıyafetlerinizle uyup uymadığını bile deneyebilirsiniz. Tüm bu özelliklerinin dışında idressin size uyumlu bulduğunuz renkleri yada giysi çeşitlerini sorarak hangi kreasyonların size göre olduğunu da buluyor. Ayrıca ünlü veya günlük hayatta şık bulduğunuz kişileri takip ederek onlar gibi giyinmenizi yada onların zevklerini anlamanızı da sağlıyor. Kısacası giyim konusunda her ihtiyacınızı günümüzün yeni trendi olan sosyal ağlarla çözmeye yarıyor. Geliştirme sürecini, kullanılan teknolojileri, fikrin çıkışını ve fikrin amaçlarını ise kuruculardan Murat Aydos’un ağzından dinleyelim:
1) Bu uygulama fikri aklınıza nerden geldi?
Fikir kardeşime (Meral Aydos’a) ait, onun aklına gelmiş. Sosyal medyanın hayatımızın hemen her alanına girdiği yadsınamayacak bir gerçek. Bu şekilde, hızlı ve güvenilir verilere ulaşarak kendi seçimlerimizi de bu yönde yapıyoruz. Bununla birlikte, “başka neleri paylaşmak bizi mutlu eder ve başka hangi paylaşımların bize faydası dokunur?” sorusu önem kazandı. Moda ve giyim-kuşam ise aslında herkesin doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiği, zaman ayırdığı bir alan. Biz de bu uygulamayla modayı sosyal paylaşıma taşıyarak; günlük yaşamda çok daha fazla zaman harcanılarak elde edilen bilgilere daha kolay yoldan ulaşılabilmesini amaçladık.
Artık alışveriş yapmak da, ne satın alacağınıza ve ne giyeceğinize karar vermek de, çok daha kolay hale gelecek. Hem arkadaşlarınızı, hem stil sahibi popüler kişileri takip edebilecek ve kendi giyim seçimlerinizde bu kişilerden ilham alabileceksiniz. Kişiye özel giyim takviminiz ile, o gün ne giydiğinizi paylaşabilir ve ya başka bir arkadaşınızla özel bir günde aynı kıyafeti giyme talihsizliğinden kurtulabilirsiniz.
2) Hedef kitleniz kim?
Hedef kitlemiz, giyimine özen gösteren, modayı takip eden ya da bir stil dahilinde giyinen herkes. Bu kişilere ek olarak; hiçbir şeyi takip etmek istemeyen ancak kendine göre kıyafet arayan dikkate değer bir kitle de var. Idressin’le birlikte bu kitle de seçimlerini daha kolay yapabilir hale gelecek. Bir kullanıcının uygulamamızdan keyif alması için illa modayı çok yakından takip eden biri olmasına gerek yok. Zaten üye olduğu zaman, herkesin neler satın aldığını ve neler giyindiğini görmeye başladıkça, modayı takip etmesine gerek bile kalmayacak; çünkü doğrudan modanın içinde yer alacak.
3) Geliştirme sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Biz bu uygulamayı öncelikle bölüm dersimiz olan Computer Engineering Design dersinin projesi kapsamında yapmaya başladık. Derste sadece Android uygulamasından sorumlu olduğumuz için daha çok onun üzerinde yoğunlaşıp bir yandan da yavaş yavaş web ve iPhone uygulamalarını geliştiriyorduk. Dersten geçip mezun olduktan sonra web geliştirmeyi biraz daha hızlandırdık ve ilk onu yayınladık. Android uygulamamızı bu ay, iPhone’u da gelecek ay içinde çıkarmayı planlıyoruz. Projeyi dört farklı parçaya ayırdık. Uygulamaların veritabanıyla bağlantılarını sağlayabilmeleri için bir RESTful API tasarladık. Bunun dışında da üç adet de uygulamamız, yani Android, iPhone ve web uygulamaları… Proje grubundaki herkes de bunların birinden sorumlu oldu. Tabi ders nedeniyle bazen yetiştirmemiz gereken teslim tarihleri oluyordu. O dönemlerde herkes Android için çalışıp geliştirme sürecini hızlandırıyordu ama onun dışında bir acelemiz olmadığı için üç uygulamayı da geliştirmeye devam ediyorduk. Uygulamanın geliştirme sürecinde ise önce bir taslak oluşturuyoruz. Örneğin kıyafet ekleme sayfamızda neler olacak onları bir mockup aracıyla çiziyoruz. Daha sonra grubumuzdaki tasarımcı arkadaşlarımız onların tasarımını yapıyorlar. Genellikle bu sırada biz arka planda yapılacak işleri yani programları tamamlıyoruz. Tasarım bittikten sonra da en son adımda tasarımı uygulamaya ekliyoruz.
4) Hangi teknolojileri seçtiniz neden?
Projeye başlarken hepimizin PHP deneyimi vardı. Bu yüzden önce sunucu tarafındaki API için PHP kullanmayı düşündük yalnız daha sonra yeni bir şeyler öğrenme isteğimiz ağır bastı ve Python Django Framework’ü kullandık. Tabi Django’yu seçmemizin asıl nedeni yeni bir şeyler öğrenmek veya PHP’nin popüleritesini yitirmesi değil. Hızlı bir şekilde proje geliştirmek isteyenler için Django sayısız kolaylık sağlıyor. Django’da Cem Yılmaz’ın bir gösterisinde söylediği gibi hemen her şeyin “yapılmışı var”. Mesela Facebook login istiyorsunuz. Yapılmışı var, hem de oldukça güvenilir. Buna benzer çoğu genel ihtiyacımızı Django için yazılmış eklentilerden sağladık. Bu eklentilerin az sayıda da olsa bazıları istediğiniz gibi çalışmayabiliyor ve kod üstünde değişiklik yapmanız gerekebiliyor ama yine de Amerika’yı keşfetmekten daha kolay.
Android ve iOS uygulamalarının ikisini birden hızlıca çıkarabilmek için PhoneGap gibi birkaç framework denedik yalnız istediğimiz performansı ve kolaylığı bulamayınca iki uygulamayı da kendi dillerinde yazmaya karar verdik.Web tarafında ise amacımız tamamen RESTful API’yi kullanarak tek sayfada (tüm sayfayı yeniden yüklemeden) çalışan bir site yapmaktı. Geneli AJAX ile çalışacağı için ön yüzde bir JavaScript framework’ü kullanmanın işlerimizi kolaylaştıracağını düşündük ve AngularJS kullandık. Çünkü AngularJS sunucuyla web tarayıcısı arasındaki bağlantıları ve gelen verileri arayüze bağlamayı oldukça kolaylaştırıyor. Ayrıca uygulamayı farklı parçalara bölerek yeniden kullanılabilirliği de arttırıyor. Kullanıcıların eklediği resimleri ise Amazon’un sağladığı S3 (Simple Storage Service) üzerinde tutuyoruz. S3 hem ucuz hem güvenli hem de yeterince hızlı. Bunun yanında yine Django ile S3 üzerine dosya göndermek ve ya dosyaların üzerinde değişiklikler yapmak için yazılmış çok şahane bir eklenti de mevcut.
Son olarak veritabanımız PostgreSQL. Bu seçimimizi en çok etkileyen şey Django kullanıyor olmamız. Django eklentileriyle ve Django’nun kendi ORM’iyle en uyumlu çalışan veritabanı Postgres olduğu için MySQL yerine PostgreSQL kullanmaya karar verdik. Genel olarak seçimlerimizi bizi en hızlı şekilde sonuca ulaştıracak ve en istikrarlı sonucu vereceğine inandığımız teknolojileri kullanarak yaptık. Şu ana kadar keşke bunu değil de şunu kullansaydık dediğim şeyler sadece Android’in ders projesi olduğu dönemde kullandığımız bazı Java kütüphaneleri ile ilgili oldu ve onların çoğunu daha sonradan uygulamadan eledik.