Macera Oyunları (Adventure) eski yaygınlığını yitirmiş olsa da, halen başarılı macera oyunları piyasaya sürülüyor.Daha önce macera oyunları ile tanışmamış olan okuyucularımız için kısaca açıklarsak, bu tür oyunlar aralardaki bulmacaları sizin çözdüğünüz bir hikaye (belki de roman) gibidir. Macera oyunlarında genellikle kaybetmek kavramı yoktur, karakteriniz ölmez, başına kötü şeyler gelmez. En kötü ihtimalle oyunun bir noktasına takılı kalırsınız. Hızlı reflekslere ve üstün fare kullanma yeteneklerine de ihtiyaç yoktur. Oyunu kendi hızınızda tıklaya tıklaya oynarsınız. Bu oyunların belirgin özellikleri ise dallanıp budaklanan hikayeleri, her biri kendi kişiliğine sahip karakterleri, ve zekanızı kullanarak çözeceğiniz bulmacalarıdır.

A Vampyre Story

Bu ayki sayımızda inceleyeceğimiz A Vampyre Story, macera oyunu alanında yapılmış yeni bir oyun. Konusu, karakterleri ve esprileri ile oldukça güzel. Eğer Monkey Island oyunlarının üçüncüsü olan Curse of Monkey Island'ı oynadıysanız, A Vampyre Story'nin grafikleri, oynanış tarzı ve atmosferi size çok tanıdık gelecek. Bunun sebebi, A Vampyre Story ekibindeki bazı tasarımcı ve sanatçıların, Curse of Monkey Island ekibine de dahil olmuş olmaları.

Oyunumuzda "Mona De Lafitte" isimli bir vampiri oynuyoruz. Mona, Parisli bir opera öğrencisiyken vampir Baron Shrowdy von Kieffer tarafından kaçırılıp bir vampire dönüştürülüyor. Daha sonra da Shrowdy'nin Draxsylvania'daki kalesinde tutsak olarak tutuluyoruz. Oyunun başındaki videoda Shrowdy'nin vampir avcıları tarafından öldürüldüğünü görüyoruz, daha sonrasında ise kaleden bir çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz. Amacımız ise kaleden çıktıktan sonra Paris'e dönmek için bir yol bulmak. Ama Shrowdy peşimizi bırakmıyor.

Vampirler söz konusu olunca oyunun gerilim ve korku öğeleri içerdiğini düşünebilirsiniz ancak durum tam tersi. Oyuna yoğun bir mizah hakim. Mona ve omzunda gezen yardımcısı yarasa Froderick'in konuşmaları sizi koltuktan düşürecek kadar komik. Shrowdy'nin zindanındaki işkence aletleri bile Mona'nın yorumları ile komik bir hale bürünüyor. Çünkü Mona kendisinin vampir olduğunu ve kalede dönenleri kabullenememiş, zindandaki kancaların konuklar için elbise askısı, yerdeki kan lekelerinin ise ketçap olduğunu söylüyor. Bununla da kalmıyor, içtiği kırmızı sıvının tuzlu şarap olduğunu düşünüyor. Bu hapisanenin kasvetli havasından ötürü gece boyu uyanık kaldığını, sonra tüm gün boyunca uyuduğunu, üstelik ışık rahatsız ettiği için zindandaki bir tabutta uyuduğunu söylüyor. Yarasa yardımcısı Froderick'in bütün imalı sözlerini görmezden gelip, bunun Shrowdy'nin bir laneti olduğuna inanıyor.

Oyunun Oynanışı

Kahraman bir vampir olunca oyunun oynanışı da buna göre değişiyor tabii. Öncelikle, Mona yarasaya dönüşebildiği için normalde yürüyerek erişilemeyecek şeylere uçarak erişebiliyoruz. İleride, ısırmak gibi diğer vampir özelliklerini de kazanıyoruz. Tabii vampir olmak sadece faydalı şeyler getirmiyor, vampirliğin diğer yönleri de var; suyun üzerinden uçamıyoruz mesela. Odamızdaki ayna da bir kağıtla kaplı, kağıtta acemice çizilmiş bir Mona çizimi var, ve kahramanımız altında göreceklerini (ya da göremeyeceklerini) ileri sürerek bu kağıdı sökmüyor :)

Her macera oyununda olduğu gibi, bulduğumuz her nesneyi alıp yanımızda taşıyoruz, çünkü oyun içindeki bulmacaları çözmek için herhangi bir nesneyi herhangi bir başka nesne ile kullanmamız gerekebilir. Etrafımızdaki nesnelerle etkileşime girmek için üzerlerine gelip farenin sol tuşunu basılı tutuyoruz, karşımıza yapabileceğimiz dört tane eylem çıkıyor; uçmak, konuşmak, incelemek ve almak. Almak eylemini seçince nesneyi yanımızda taşıyoruz. Yanımızda taşıdığımız nesnelere ulaşmak için farenin sağ tuşunu tıklıyorsunuz, bunlar bir tabut içersinde gösteriliyorlar :) Kullanabileceğiniz klavye kısayollarına gelirsek; bir odada bakabileceğiniz ya da alabileceğiniz nesneleri görmek için TAB tuşuna basabilirsiniz. Bir yerden bir yere giderken Mona'nın yürümesini beklemek istemiyorsanız da klavyeden boşluk tuşuna basarak yürüme animasyonlarını geçebilirsiniz.

Yanımızda taşıdıklarımızı başka nesnelerle birleştirebilir ya da başka nesnelerin üzerinde kullanabiliriz. Mesela elimizdeki içecekleri bir kabın içine döküp karıştırabiliriz. Bunun için nesnelerin bir kez üzerine tıklıyoruz, sonra birleştireceğimiz ya da kullanacağımız nesnenin üzerine tıklıyoruz. Tabut ekranından çıkmak için de fareyi ekranın kenarlarına götürmek yeterli, bunu bir nesneyi seçip almışken de yapabilirsiniz, mesela oyundaki birine yanımızdaki bir şeyi vermek için önce tabuttan seçip alıyoruz, sonra fareyi ekranın kenarına götürüp tabuttan çıkıyor ve nesneyi vereceğimiz kişinin üzerine tıklıyoruz.

Macera oyunlarındaki tuhaflıklardan birisi, kahramanın yanında taşıdığı şeylerin sayısının ve büyüklüğünün bir sınırı olmamasıdır. Oyun tasarımcıları da bunu bilirler; bunun en komik örneği, Curse of Monkey Island'da kahramanımız Guybrush Threepwood'un iki metrelik bir sopayı cebine atmasıdır. A Vampyre Story'de ise kahramanın vampir olmasından faydalanılmış ve konuya mantıklı bir çözüm bulunmuş. Cebe sığabilecek küçük nesneleri yanımızda taşıyoruz, ancak büyük bir şeyleri almaya çalıştığımızda (örneğin büyük bir kılıç) Mona "buna daha sonra ihtiyacım olabilir, yerini hatırlayım" gibi bir cümle kuruyor, ve kılıcın hayaletini yanımızda taşıyoruz. Kılıcı kullanmamız gerektiğinde ise tabuttan bu "hayaleti" seçip alıyoruz ve kullanacağımız şeye tıklıyoruz. Mona dumana dönüşüp kılıcın yanına ışınlanıyor, kılıcı alıp geri geliyor ve ne yapması gerekiyorsa yapıyor [ hayır kılıçla kimseyi öldürmüyoruz, unuttunuz mu bu bir macera oyunu :) ]. Bu duman olup ışınlanma animasyonlarını da klavyeden boşluk tuşuna basarak hızlıca geçebilirsiniz.

İpuçları

Oyun için genel ipuçları vermek gerekirse, her şeye bakın, konuşun, almaya çalışın, uçun. Oyun kahramanının yanında her zaman yarasa Froderick olduğu için ikili konuşmalar eklenmesi kolay olmuş, tasarımcılar da bunu sonuna kadar kullanmışlar :) Neredeyse her nesneye baktığınızda esprili bir konuşma geçiyor. Kahramanımız romantik bir vampir olduğu için(!) her şeyle konuşmaya çalışabiliyor, sonra Froderick ona takılıyor. Uçma eyleminde genellikle espri yok. Alamayacağınız bazı şeyleri almaya çalıştığınızda da espri olabiliyor. Ayrıca oyunun içindeki esprilerde pek çok gönderme var. Bunlar bilgisayar oyunlarına, masaüstü FRP oyunlarına ve hatta oyunun kendisine yapılan göndermeler ve neye gönderme yapıldığını biliyorsanız oldukça komikler.

Oyundaki bulmacaları zekanızı (ve İngilizce yeteneğinizi) kullanarak aşmanız gerekiyor. Ne yapmanız gerektiğini anlamak için Mona'yı ve diğer karakterleri iyici dinlemeniz gerekiyor. Oyunu altyazılar açık şekilde oynamak faydalı olacaktır. Ancak her macera oyununda olabileceği gibi bulmacanın "saçma" bir çözümü olabiliyor, bunun için elinizdeki her nesneyi etrafınızdaki olası her şeyle kullanmayı deneyebilirsiniz. İnternette bulmacaların çözümlerini bulabilirsiniz ancak bunlar oyun zevkini fena halde bozuyor, benim tavsiyem bir yerde çok uğraştığınız halde takıldıysanız oyuna biraz ara verin (bir saat, bir gün size kalmış). Geri gelip aklınıza gelen şeyleri denediğinizde de geçemiyorsanız internetten çözümlere bakabilirsiniz. Diğer oyunlarda "kutunun üzerine çıkman gerekli" gibi bir yardım aldığınızda, halen kutunun üstüne çıkabilmek sizin yeteneğinize kalmış olduğundan oyunun zevki kaçmayabilir, ancak macera oyunlarında asıl bulmanız gereken bir şeyin "_nasıl_" yapılması gerektiği olduğu için ipuçları oyunun zevkini kaçırıyor.

Son söz

A Vampyre Story, uzun zamandır çıkan tek tük macera oyunundan biri. Hatta "komik macera oyunları" türünde başarılı bir oyun görmeyeli daha da uzun zaman oldu, bu ise oyunu özel yapıyor. Oyunun senaryosu oldukça eğlenceli, grafikleri Monkey Island serisindeki gibi çok güzel. Daha önce macera oyunu oynamadıysanız bu oyunu çok farklı bulacağınızdan eminim. Macera oyunu seven biriyseniz oyunun oldukça yüksek puanlar aldığını belirtelim, bu puanları gerçekten hak ediyor. Devamı gelecek mi diye merak ediyorsanız, oyunun toplam 4 bölümlük bir seri oluşturacağını, Bill Tiller bir röportajında açıklamış. Hepsini iple çekiyoruz :)

Kaynaklar: