Giriş

Gordon Freeman ile “Yarım Yaşam”ı hatırlamayanınız pek azdır. Biz daha Half-Life’ın tadına doymamışken çıkan Half-Life 2 bizi adeta bozguna uğrattı. Sonrasında gelen “The Orange Box”tan hiç bahsetmiyorum bile. Hayır, aslında bahsedeceğim şey tam olarak bu “turuncu kutu”. Ek paket olarak sürülmesine karşın, half-life 2’yi bağımlılık olarak istemeyen bu paketin içinde bir oyun var ki, onu oyun olarak anarken kendimi eksik hissediyorum…

Half-Life’tan çok uzakta: Portal

Half-Life’ın bilindik yüzünden çok farklı bir biçme sahip olan oyunun adı Portal. Bu kez levye ile zombi avına çıkmıyoruz. Bilimsel bir testin kobayı olarak yeni üretilen bir cihazı test ediyoruz. Bu cihaz bir noktadan başka bir noktaya geçişi sağlıyor, hem de bildiğiniz portal’lardan açarak…

Portal, iki kapısı olan bir “boyut geçiş tüneli” olarak düşünülebilir. Portal’ın bir kapısından girdiğinizde diğer kapısından çıkıyorsunuz. Ancak dikkat edilmesi gereken şey boyutlar arasındaki fiziki farklar. Bir portaldan geçtiğinizde yeni boyutun yer çekimi, eylemsizlik gibi fiziksel yaptırımlarına maruz kalacağınızdan, portalları nerede ve ne şekilde açtığınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Okurken bir ucube olduğumu düşündüğünüzden eminim, açıklamak için daha kolay bir yolu yok, okumayı bitirdiğinizde taşların yerine oturmuş olacağına söz veriyorum :)

Hikaye

Aperture Science adı verilen bir firmanın ürettiği bir cihaz olan 'Portal Silahı'nı test etmek üzere seçilen onlarca kobaydan sadece birisi olarak başlıyoruz. İlk birkaç aşama süresince firma zeka testi de denebilecek bir düzeyde bizi sınıyor. Test için gerekli olan düzeyde olduğumuza kanaat getirdiğinde ise öncelikle portallardan birini açabilmemizi sağlayan silahın ilk parçasını bize veriyor. Bu aşamalarda portallardan birini biz istediğimiz şekilde kullanabilirken, ikinci portal sistem tarafından gerekli noktada açılmış oluyor. Bu şekilde geçen birkaç aşamadan sonra portallara tamamen hükmetmemizi sağlayacak ikinci parçayı da veriyor. Bundan sonra iki portalı da istediğimiz şekilde kullanabiliyoruz. Oyun esnasında biz portalı gerektiği şekilde kullanmaya çalışırken arka planda bir bayan sesi tonunda, hiç durmaksızın konuşan bir bilgisayar kimi zaman yardımcı oluyor, kimi zaman ise düşündürücü şeyler söylüyor.

Çok sayıda bölüm içermeyen Portal'ın son bölümüne gelene deyin yardım eden GlaDOS ( Genetic Lifeform and Disk Operating System – Genetik Yaşamformu ve Disk İşletim Sistemi ) adındaki bu bilgisayar son bölüme gelindiğinde, testin sonunda “unutulacağımızı” söylüyor. Son odanın son kısmına gelindiğinde bahsedilenin ne tür bir 'unutma' olduğu ortaya çıkıyor. Elimizde portal silahı ile 4000 kelvin derecelik alevlerle dolu bir yere sürükleniyoruz. Ancak, elimizdeki portal silahı ile bu durumdan kolayca kurtulup laboratuvarın erişme iznimiz olmayan kısımlarında ilerliyoruz. Bu esnada GlaDOS'un rahatsız edici sesi yine bizimle. Sürekli yıldırmak için, laboratuvar hakkında hiçbir şey bilmediğimizi, nereye gittiğimizden bile haberimiz olmadığını hatırlatıyor. GlaDOS'un deyişlerine yenik düşmeden, bizden daha önceki kobayların kaçtıklarında duvarlara bıraktıkları işaretleri de takip ederek ilerliyoruz. GlaDOS'un bulunduğu odaya geldiğimizde sadece portal silahını kullanarak onu yok etmemiz gerekiyor, aksi takdirde tüm çıkışları kilitleyip, odayı zehirli bir gazla doldurmaya başlayan GlaDOS bir yandan da roketlerle bizi avlamaya çalışıyor. Oyunun son aşaması “şimdilik” GlaDOS'u yok etmekten ibaret. “şimdilik” diyorum, çünkü kurgunun bu şekilde sonlanacağına inanan pek kimse yok denilebilir. Valve gibi fantazyayı seven bir yapımcının Portal'ı sadece bu tür bir laboratuvar olarak tasarlamış olmasına olasılık verilmiyor. İlerleyen sürümlerde Portal'ın Valve'un yapbozundaki yerini hep birlikte göreceğiz.

Kendi adıma söyleyebilirim ki; grafikler, sesler, efektler gerçekten tatmin edici. Bir bilim kurgu ögesi bu kadar gerçekçi sergilenebilir. NOW YOU'RE THINKING WITH PORTALS...

Kaynaklar: